Ertuğrul Özkök
Partisi seçim kaybeden başkan o sabah nasıl uyanır?
Bir akşam önce sandıklardan gelen seçim sonuçları, onun için tam bir şoktu.
Girdiği son başkanlık seçimini kazanmıştı.
Ama partisi bir gün önce yapılan ara seçimlerde hiç beklemediği bir yenilgiye uğramıştı.
Güçlü başkan o gece pek huzurlu uyuyamadı.
Partisi seçimde yenilen başkan sabah nasıl uyandı?
Sabah uyandığında ne halde olduğunu kendisi aynen şöyle anlatıyor:
“O sabah yorgunluk, acı, öfke ve utanç karışımı bir duygu ile uyandım. Ringde iyi dayak yemiş bir ağır sıklet boksör gibiydim. En acısı da medyadaki yorumlardı. ‘Halkın bilgece karar verip oy kullandığını’ ima ediyorlardı.”
Acaba Erdoğan 1 Nisan sabahı nasıl uyanmıştır?
Bunları okurken kendi kendime soruyordum.
“Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart seçiminin ertesi sabah gerçekten böyle bir duygu ile uyanmış olabilir mi?”
Düşünün, 22 yıldır girdiği bütün seçimleri kazanmış güçlü bir siyasetçi…
Ve kazandığı 10 ay sonra bir başka gece sandıklar açılıyor ve partisi kimsenin beklemediği bir yenilgiye uğruyor.
Böyle bir siyasetçi böyle bir seçimin ertesi sabah nasıl bir ruh haliyle uyanır sizce?
CHP’liler dışarda kutlama yaparken insan nasıl uyur?
Cumhurbaşkanı Erdoğan nasıl uyanmıştır bilmiyorum.
Bir gece önce Cumhuriyet Halk Partililer kutlama yaparken kendi partisinde büyük şaşkınlık yaşanıyordu.
Ama ABD Başkanı Obama, 2010’da yapılan kısmi seçimlerde Demokratların aldığı yenilgiden sonra ertesi sabah işte bu mood’da uyandığını, kelimesi kelimesine böyle ifade ediyor:
“Ringde fena dayak yemiş bir ağır sıklet boksör gibiydim…”
Bayramın ilk ve ikinci günü, ABD’nin eski Başkanı Barack Obama’nın 2020’de çıkan hatıra kitabını biraz gecikme ile okudum.
Çok samimi ve kendini hiç saklamayan, esirgemeyen, kollamayan bir cesaretle yazıldığı için de büyük keyifle okudum.
Seçim yenilgisinden sonra Air Force One uçağının hali
2010 yılında Demokratların aldığı ağır yenilgiden sonra Japonya’nın Yokohoma şehrinde yapılan G 20 toplantısına gidiyor.
Seçimler 2 Kasım 2010’da yapılmış ve Obama bunun hemen ertesinde G 20 toplantısı için uçuyor.
Air Force One uçağındaki 10 saatlik yolculuğu da işte o sabahın etkisiyle anlatıyor.
Uçakta durum şuymuş:
“Michelle öndeki kabinde uyuyordu. Valerie toplantı salonunun yan tarafındaki üzerine yatmıştı. Danışmanların çoğu yere uzanmıştı…
Bense bir türlü uyuyamıyordum.”
Böyle bir sahneyi A 330 uçağında asla hayal edemezsiniz.
Çünkü ancak Demokrat Partili bir başkanın uçağında böyle sere serpe bir sahne mümkün olabilir.
Unutmak için danışmanlarla 10 dolarına kağıt oynuyor
İşte bu ruh halinde zaman geçirmek için birkaç danışmanı ile 10 dolarına kağıt oynamaya başlamış.
“Ama konsantrasyonum sıfırdı” diyor.
İkinci elden sonra danışmanı, “Bu oyunda desteyi değiştiriyoruz, çünkü bunlar bize şans getirmedi” diyor.
Seçim yenilgisinden sonra bile kibirli bir hava vermiştim
İşte uçakta böyle bir ruh halinde kaybedilen seçimin kendince tahlilini de yapıyor.
“Uyguladığım Obamacare sağlık güvencesi politikası yanlıştı. Clinton’ın yıllar önce terk ettiği politikaları uygulamakta ısrar etmiştim.”
“Üstelik seçimin ertesi günü bu konuda eleştiriler geldiğinde onları da reddetmiş hükümetin uyguladığı yanlış politikayı savunmaya devam etmiştim. Gazetecilerin, yorumcuların gözünde kibirli, kendinden geçmiş bir politikacı gibi izlenimi bırakmıştım. Yaptıklarının kefaretini ödememiş bir günahkar gibiydim gözlerinde” diyor.
Arkasından gelen cümle ise siyasette vicdanen doğru olanı yapmakla, siyasetin gereğini yerine getirmek arasındaki trajik çelişkiyi çok güzel anlatıyordu.
“Ama” diyordu, “20 milyon insana sağlık sigortası imkanı veren bu kanunu çıkardığıma pişman değilim…”
Evet, o hezimet denilebilecek seçimin ertesi sabahı, dünyanın en büyük süper gücünün başındaki insan işte böyle bir ruh halindeydi.
Ve yaptığı muhasebe de buydu…
Yenilen boksör yenildiğini asla itiraf etmemeli mi?
O nedenle ben de şunu merak ettim.
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart seçiminin ertesi sabah nasıl bir ruh haliyle uyanmıştır?
Ve böyle bir vicdani ve siyasi muhasebe yapmış mıdır?
Yoksa, yıllar önce Demokrat Partili senatör Harry Reid’in Obama’ya verdiği şu tavsiyeyi mi uygulamıştır:
“Biliyor musun Barack, ben küçükken boks oynadım. İki şeyi çok iyi öğrendim. Yumrukları savuşturmayı ve yenilgiyi asla itiraf etmemeyi…”
Böyle bir sorunun cevabını Cumhurbaşkanı’nın A 330 uçağının içinden beklemeyecek kadar gerçekçiyim elbet.
Acaba kendisi bir gün Obama gibi böyle yenilgi gecesinde neler düşündüğünü anlatabileceği bir kitap yazar mı…
Başkan adayı için uzun bacaklı solcu kızları etkileme taktiği“Tabii kitapta en sevdiğin bölüm hangisiydi?” diye sorarsanız cevabım banko şu olacaktır: “Bir Cumhurbaşkanı adayı uzun bacaklı solcu güzel bir kızı etkilemek için hangi kitapları okumalı?” Abartmıyorum. Obama hatıralarında bunun formülünü de veriyor. Yani kendi formülünü. Siyah giyinmiş biseksüel kızı etkilemek için Foucault okumalıKitaptan aynen aktarıyorum: (*) SOLCU KIZLAR İÇİN: “Benimle aynı binada kalan uzun bacaklı güzel solcu kızla sohbet ortamı yaratmak için Marcuse ve Marx’ı okudum.” (*) BANA YÜZ VERMEYEN SOSYOLOJİ ÖĞRENCİSİ İÇİN: “Bana hiç yüz vermeyen sosyoloji öğrencisi güzel kızla ilişki kurabilmek için Frantz Fanon ve şair Gwendolyn Brooks’un kitaplarını tercih ettim.” (*) SİYAH ELBİSELİ BİSEKSÜEL KIZ İÇİN: “Hep siyah elbiseler giyen biseksüel genç kızı etkilemek için Michel Foucault ve Virginia Wolf’un kitaplarını okudum.” (*) VE ACI İTİRAF: “Genç kızları etkilemek için takındığım bu entelektüel haller hiç yeterli değildi. Bu sayede sadece çok iffetli arkadaşlıklar kurabildim.” Çok samimi ve sempatik ifadeler değil mi… Bunu da ancak demokrat bir başkan yapabilir. |
Bu üç adam aynı saate niye bakıyor?
Obama’nın kitabından bir de çok düşündürücü bir fotoğrafı aktarayım.
1 Eylül 2010 günü Washington’da White House’ın Blue Room’unda çekilmiş.
Karede bugünün şartlarında artık bir araya gelmesi mümkün olmayan 4 kişi görüyoruz.
ABD Başkanı (Obama), İsrail Başbakanı Netanyahu, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek.
Fotoğrafta dikkatimizi çeken bir şey var.
İsrail, Filistin ve Mısır başkanları aynı anda saatlerine bakıyorlar.
Dönemin ABD Başkanı Obama ile dönemin Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile İsrail Başbakanı Netanyahu ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas
“İftar saati geldi mi?” diye bakıyorlarmış
Aradan 14 yıl geçmiş unutmuşum.
“Neden saate bakıyorlar?” diye merak ettim.
O gün Ramazan’mış ve Beyaz Saray’daki akşam yemeği iftar saatine göre ayarlanacakmış.
Obama o anı şöyle anlatıyor:
“O gün Ramazan’dı ve biz masaya oturmak için iftar saatinin gelmesini bekliyorduk…”
İnsanların birbirlerinin inançlarına saygı saatleriyle konuştuğu bir dünyadan, sadece silahların konuşabildiği bir dünyaya gelmişiz.
Fotoğrafa uzun uzun baktım.
“Neler oluyor” şarkısını mırıldanmaktan başka bir şey aklıma gelmedi.
***
(*) BARACK OBAMA: “A Promised Land”, Crown, 2020 (Kitabı Fayard tarafından yayınlanan ‘Une Terre Promise” adlı Fransızca çevirisinden okudum.)
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.